Üstat Aşık Sefai’nin “Yastadır deli gönül” dizesiyle yazıma başlamak istiyorum. Evet yastadır deli gönül, yasta. Yastadır canım Türkiyem yasta. Başın sağ olsun Türkiyem.
Bayrak sızlar, vatan sızlar, kan döktü bayraksızlar, vatansızlar. Nere giderseniz gidin, ne kadar kan dökerseniz dökün, ölümün beklediği yerdesiniz. Bu kaçınılmaz bir sondur. Türkiye’de yıllardır terör olayları yaşanıyor. Teröre binlerce can verdik. Her yüreğimiz yandığında, aynı sözleri duyduk. ‘Kökünü kazıyacağız. Terörü bitireceğiz. Terörün son çırpınışları’ gibi defalarca tekrarlanan ve ninni niteliğinde sözler duyduk. Bazen umutlandık, bazen karamsar olduk. Ama Türk millet olarak hiç yılmadık, yıkılmadık.
Teröre karşı en büyük mücadeleyi 15 Temmuz’da, Fethullah Gülen Terör Örgütü üyesi kahpelerine karşı verdik. Milli mücadeleden sonra, Anadolu’yu yeniden vatan yaptık. Yeniden biz olmayı, birlikte Türkiye olmayı başardık. Artık insanlarımız Türkiye’nin terörle mücadele ettiğini sanmasınlar. Türkiye, uluslararası güçlerle mücadele etmektedir. Terör örgütleri, sadece ve sadece uluslararası güçlerin uşaklığını yapmaktadır. Hiçbir terör örgütü, arkasında kendine destek veren ülkeler olmadığı sürece varlıklarını sürdüremezler. Türkiye, yıllardır terörle mücadele yaparak vakit kaybetti. Türkiye’nin yapması gereken uluslararası güçlerle mücadele olmalıydı. Nitekim, artık terörle mücadele değil, terörün tasfiyesine başlanılmıştır. Doğru olanı da budur. Artık alışıla gelmiş ninnilerle bu milletin uyumayacağını ve uykusunun kaçtığını herkes görmüştür. Terör ya bitecek, ya bitecek. İkinci bir alternatifi kalmamıştır. Bir yandan terörün tasfiyesine başlanırken, diğer yandan ne yapılmalıdır? Aslında bu soruya verilecek yanıt da yine bu milleti tatmin etmelidir. Açıkçası hiçbir terör örgütünün bu ülkede taban bulamaması için gereken ne ise o yapılmalıdır. Yılanın başı küçükken ezilmelidir. FETÖ elebaşı Fethullah Gülen yılanının başı küçükken ezilseydi, 15 Temmuz yaşanmayacaktı. Ne oldu? hem bu milletin dini duyguları istismar edildi, hem okullar, yurtlar, dershaneler, daha sayamadığımız her alanda yapılanmalarına seyirci kalındı. En önemlisi ise, 15 Temmuz kahpeliğinin yaşanmasına neden olundu. Tüm bunların yaşanmaması için Türkiye Cumhuriyeti her türlü tedbiri almak zorundadır.
Bakın yedi tepeli şehirde yaşanan son bombalı hain saldırıya. Sizce bu saldırıda bir mesaj yok muydu. Elbette vardı. Hain saldırının olduğu gün Türkiye önemli bir adım attı. AK Parti ve MHP’nin üzerinde uzlaştığı 21 maddelik anayasa değişikliği teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunuldu. Bu adım batılı, yani haçlı ülkelerini rahatsız etti. Zaten son süreçte Türkiye kendine geldikçe, dünyada söz sahibi oldukça terör saldırıları da artmaya başladı. Amaç, güvensiz ülke imajı yaratarak, ülkenin gelişimini engellemektir. Koalisyon hükümetleri döneminde, bu gün terörün arkasında olan ülkeler Türkiye’ye rahat söz geçirebiliyordu. Dinleyen bir ülke konumundaydı. Artık, sözünü söyleyen, masada olan bir Türkiye’yi karşılarında gören batılı ülkeler, bu durumdan ciddi bir rahatsızlık duyarak, el birliği ile terör örgütleri ile kol kola girmiştir.
Peki bu durum Türkiye’yi yolundan alıkoyacak mı dersiniz? Ben sizlere söyleyeyim Türkiye, Türk milletinin daha farkında olmadığı kadar yol almış, yokuş bitmiş, düz yol görünmeye başlamıştır. Türkiye’nin önündeki en büyük engel, Meclise sunulan Anayasa değişikliği teklifidir. Milletin onayı, oyunu bozacaktır. Batılıların her tepki gösterdiği olay, Türkiye’nin, Türk milletinin hayrınadır. Yolun açık, başın sağ olsun Türkiyem.
Yorumlar
Kalan Karakter: